MAKALELER

Duygularını Tanı, İfade Et, Kazan

HİSSETTİĞİNİZ TEK DUYGU “ÖFKE” OLAMAZ; DİĞER DUYGULARINIZLA DA TANIŞMA VE ONLARI İFADE ETME VAKTİ GELDİ. KADINLAR BU YENİ HALİNİZE BAYILACAK.

erkekler ve duygular
Duygularını Tanı, İfade Et, Kazan

Bugün artık çok önemli veya kronik rahatsızlıkların yaşanan zorlu yaşam olayları ile ilişkili olduğunu çok iyi biliyoruz. Çoğu zaman da bu yaşanan zorluğu paylaşacak kimseleri olmayanlar, sosyal herhangi bir destek alamadıklarında daha fazla hastalanıyorlar. Özellikle mutlu bir evliliğin erkeklerin yaşam ömrünü uzattığı artık bilimsel olarak kanıtlanmış bir gerçek. Mesele sağlıklı ilişki ve iletişim kurabilmekte… Yani bir ilişkiniz olması yeterli değil; o ilişkide kendinizi “ifade etmeye” devam ediyorsanız hala almanız gereken yol var demektir. Gottman Çift Terapisti Özge Altan Aytun ile duygularını ifade etmekte zorlanan erkeklerin işini kolaylaştıracak bir sohbet gerçekleştirdik.

Duyguları ifade etmek ne demek?

Duyguları ifade etmek ne hissettiğini tanımlamak ve dışa vurmak anlamına geliyor. Hissettiğiniz duygu ne olursa olsun hem sözlü hem de sözsüz anlatabilme becerisi diyebiliriz. Üzüntü, şaşkınlık, mutluluk, öfke, korku ya da iğrenme gibi temel duyguların fizyolojik belirtileri ve yüz ifadeleri evrensel iken; bu duyguların ifade edilme şekilleri yaşadığımız toplumun sosyal ve kültürel beklentilerine göre değişiyor. Örneğin aynı olay karşısında Türkler ve Japonlar aynı ifadeyi vermeyebilirler. Aynı şekilde toplumda kadın ve erkek rollerine göre onların aynı durum karşısındaki duygu ifadeleri de farklılık gösteriyor.

Erkeklerin duygularını daha az ifade ettikleri doğru mu? Neden?

Evet, erkeklerin çoğu duygularını olduğu gibi ifade etmek konusunda zorlanıyor. Bu aslında bir durumun sonucu çünkü araştırmalara baktığımızda kadınlarla erkekler arasında doğuştan gelen önemli bir fark yok. Ancak sonrasında içinde yaşanılan topluma göre kültürel etkenlerle kadın ve erkek kimliği oluşuyor. Toplumun geneline baktığımızda kadınlar daha fazla duygularını ifade etmeye ve empati kurmaya yönlendirilirken erkeklerin duygulardan uzak tutulduğunu görüyoruz. Örneğin, iki yaş kadar küçük bir dönemde bir kız çocuğuna bebek alıyor, bu konuşmayan ve hareket etmeyen bebeğin acıktığını, altını kirlettiğini, ağladığını ve ilgi görmesi gerektiğini söylüyoruz. Yani kız çocuklarına empati kurmayı daha iki yaşında öğretmeye başlıyoruz. Erkek çocuğa ise aldığımız oyuncaklar mekanik aletler, kamyonlar arabalar; duyguya fazla yer bırakmayan şeyler. Üzüntü duygusunu kız çocukta gördüğümüzde bunu doğal karşılarken erkek çocukta buna yer olmadığını söyleyebiliyoruz. Örneğin, ağlamanın erkeklere uygun bir davranış olmadığını gösteriyoruz. Üzüntü gibi bir duygunun ifadesini çocuk rol model olan babasında da hiç göremiyor. Onun duygu ifade şeklini öğrenmeye çalışıyor.

Yani bu konunun temeli çocuklukta atılıyor…

Bu örneklerde olduğu gibi kadın- erkek farkı çok erken yaşlarda ailede başlıyor. Sonra zaten toplumun okul gibi diğer kurumlarında iyice yerleşiyor. Kadında üzüntü, korku, öfke, heyecan bunların hepsini görebilirken bir erkekte bunların hepsi için bazen sadece öfke görebiliyoruz. Yine ABD’de yapılan önemli bir araştırma, kadınlar ve erkeklerin yaşanan bir olayda benzer deneyimler yaşadığını ancak duygularını farklı ifade ettiklerini gösteriyor. Kültür ve erkekler ile ilgili olması gereken özellikler düşünüldüğünde erkeklerin “duygu ifade etme normları” var diyebiliriz. Tabi çocuklarının duygu ifadelerini destekleyen aileler de var. Onlara “Duygu Koçları” diyoruz. Bu aileler gerçekten çok iyi erkek çocukları yetiştiriyor. Erken yaşta çocuklara duyguları tanımayı ve ifade etmeyi öğretiyorlar. Sonra da karşımıza bugünün “duygusal zekası yüksek olan erkekleri” çıkıyor. Ve kadınlar artık bu erkekleri tercih ediyor.

Erkeklerin duygularını ifade etmemesi kendilerine nasıl zarar veriyor?

Duyguları ifade etmemek ne yazık ki onları yaşamamak anlamına gelmiyor. Hatta çoğu zaman o duyguları yaşayıp bastırmak ya da maskelemek anlamına geliyor. Bu kişide bir rahatlama sağlamıyor. Öncelikle fizyolojik bazı sonuçları var. Duygu yaşandığı sırada yüz ve beden hareketleri azalırken kan akışı ve nabız yükseliyor. Kronik olarak yaşandığında kardiyovasküler sorunlara yol açabilir. Diğer yandan konsantrasyon sorunları gibi bilişsel performansı etkiliyor. Ayrıca yine kronik olarak duygu ifade edilemediğinde kaygı ve öfke yönetimi sorunlarına yol açıyor.

Erkeğin bu hali yaşadığı ilişkilere nasıl yansıyor?

En zararlı sonuçları evliliklerde görüyoruz. Her ne kadar evli erkekler evli olmayanlara göre daha fazla yaşasa da duygularını ifade edememek onlar için pek çok sıkıntı yaratıyor. Örneğin orta yaşlı evli çiftlerle yapılan bir çalışmada kadınlar olumlu ve olumsuz duyguları erkeklere göre daha fazla ifade ediyorlar. Bu aralarındaki iletişim için bir sıkıntı. Diğer yandan duyguyu yorumlama biçimleri farklı olduğunda bir sorunu çözmeleri de güçleşiyor. Örneğin bir sorun yaşandığında erkekler daha fazla problem çözme odaklı kadınlar ise problem sırasında yaşanan duygulara odaklanma ve onları işlemeyi tercih edebiliyorlar. Bu durumda kadın problemi konuşarak daha derine inmek istiyor. Erkek ise problemi ortadan kaldıracak mantıklı çözümler üretmeye çalışıyor. Aslında bu anlar sorundan bağımsız birbirlerini anlamadıkları anlar oluyor. Aynı dili konuşamaz hale geliyorlar. Sorunları kolayca çözememelerinin nedeni çoğunlukla bu duygularla ilgili farklı bakış açıları olması nedeniyle gerçekleşiyor.

Erkek duygularını ifade etme yolunu seçse hayatında neler değişir?

Duyguları ifade edince iletişim başlıyor. Duyguları ifade edince rahatlıyor ve sağlık kazanıyorsunuz. Ağlamayı da bir duygu ifadesi biçimi olarak düşünürsek yapılan çalışmalar yine erkeklerin duygularını ifade normları gereği pek kabul görmüyor. 2000 lerin başında yapılan bir çalışma da erkeklerin % 58’ inin hayatları boyunca hiç ağlamadıklarını rapor ettiklerini görüyoruz. Yine duygularını ifade ettikleri bir defter tutmaları istenen bir grup erkeğin bağışıklık sistemi fonksiyonlarının daha iyiye gittiği bulundu.

“Duygularını karşılıklı olarak ifade eden ve birbirini anlamaya çaba sarf eden çiftlerin mutlu ilişkinin anahtarını bulmuş olduklarını görüyoruz.”

DUYGULARINIZI İFADE ETME REÇETESİ

Uzm. Psk. Özge Altan Aytun, duyguları ifade etmenin öğrenilebilir bir beceri olduğunu ve duygusal zekanın önemli bir parçasını oluşturduğunu söylüyor. Bu beceri hem yakın ilişkilerde hem de iş hayatında fark yaratmayı sağlıyor. Son zamanlarda bu alanı geliştirmek isteyen pek çok kişi eğitim ve terapi desteği alıyor.

İşte birkaç ipucu:

  • Duygu ifade etmenin ilk adımı duyguları tanımaya başlamaktır. Örneğin olumsuz bir durum yaşandığında bedeninizden yola çıkabilirsiniz. Öfkelendiğinizde yüzünüzde bir sıcaklık hissederken, üzüntü duyduğunuzda boğazınızda bir düğüm, kaygı duyduğunuzda ise midenizde bir kasılma hissedebilirsiniz.
  • Öfke yaşadığınızda kendinize sorun! Yaşadığınız diğer duygular ne olabilir? Üzgün ya da korkuyor da olabilir misiniz?
  • Hissettiğiniz duyguları adlandırmaya çalışın. Şu an hissettiğiniz duygular neler? Bunları yazabileceğiniz bir defter de faydalı olacaktır.
  • Duyguları tanımlamanın ve ifade etmenin öğrenilebilir bir beceri olduğunu unutmayın. Tıpkı araba kullanmak gibi… İhtiyacınız olan şey sürekli pratik yapmak…
  • Güvendiğiniz ve yakın olduğunuz kişilere hassas yönlerinizi açabilirsiniz. Bir risk alın ve onlarla duygularınızı paylaşın. Yakınlarınızla özellikle de partnerinizle duygularınızı ifade ederek bağ kurmak sizi rahatlatır.

YANLIŞ İFADE RİSK YARATIYOR

Duygularınızı ifade etmemeniz onları yaşamadığınız anlamına gelmiyor. Hatta ne kadar gizlerseniz gizleyin mutlaka bu duygulara ait anlık yüz ve beden ifadelerine engel olamıyorsunuz. Zaten ilişkilere de genellikle zarar veren duygunun kendisi değil nasıl ifade edildiği oluyor. Uzm. Psk. Aytun şöyle diyor: “Örneğin öfke duygusunu ele alalım. Bir erkek partnerinin yaptığı bir davranışa öfkelenebilir. Öfkelendiğini ona söyleyebilir. Sıkıntı öfkeyi ifade etme biçiminin yanlışlığıdır. Öfke duygusunu, öfkesinden karşı tarafı sorumlu tutarak onu suçlayarak yaşıyorsa problem başlıyor. Bütün duyguların uygun bir şekilde ifade edilmesi öğrenilebilir.”

HABERİNİZ OLSUN; KADINLAR DEĞİŞTİ

DÜN:
Kadınlarla ilgili bilgilerinizi güncelleme vakti geldi çünkü onlar eskisi gibi değil. Örneğin eskiden babanız işe giderdi gelirdi, yemeğini yerdi belki kısa bir süre sizinle vakit geçirir sonra da gazetesini okurdu. Babası veli toplantısına giden çocuklar nispeten şanslıydı. Bundan fazlasını yapan baba şaşkınlıkla karşılanırdı. Anne ise çocuklar ve evle ilgili bütün sorumluklarla ilgilenirdi. Çocukların yemesi, içmesi, uykusu, okulları, dersleri bütün bakımları ve eşlerinin de aynı şekilde bütün istekleri ile ilgilenmeye çalışırdı. Kadınlar şefkat gösteren taraftı. Bu şekilde bir eğitim ve sosyalleşme sürecinden geçtiği için kadınlar son derece başarılı bir şekilde bunu sürdürürdü. Dolayısıyla erkekler de kadınlar da herhangi bir süreçte çok fazla paylaşıma ihtiyaç duymuyordu.

BUGÜN:
Kadınlar ve erkelerin fiziksel koşulları neredeyse birbirine eşit bir konuma geldi. Büyük bir çoğunlukta İkisi de aynı okullarda okuyor, aynı tempoda çalışıyor aynı derecede kazanıyor. İkisinin de sosyal hayatları oldukça aktif. Dolayısıyla artık kadınlar da kendilerini anlayabilen, hayatı onlarla paylaşabilen, zorlu bir duygu durumunda onlara duygusal destek sağlayacak hatta baba olduklarında çocukları ile tıpkı bir anne şefkati ile ilgilenecek erkekleri arıyorlar. Erkeklerle ilgili aranan nitelikler değişiyor. Kadınların beklentileri de eskiden farklı artık..

Yaprak Çetinkaya – FİTMEN, Ocak 2015