Pi BLOG

Çift Terapisinde Karşı Aktarım

Çift Terapisinde Karşı Aktarım

 Aktarım süreci, danışanın kendi deneyimlerini, duygularını veya beklentilerini terapistine yansıttığı süreçtir. Örneğin bir terapist, danışanı tarafından bir sırdaş, ebeveyn figürü veya partnerini temsil eden bir konuma yerleştirilebilir. Karşı aktarım ise terapistin kendi deneyimlerinden, çözümlenmemiş duygularından veya yargılarından kaynaklanan, terapistin danışanına verdiği duygusal tepkileri kapsayan süreçtir. Bu durumda özellikle çift terapisinde karşı aktarım mutlaka izlenmesi gereken bir süreçtir. Aksi takdirde terapistin kendi duygu ve deneyimleri, partnerlerden biriyle kendisini daha fazla özdeşleştirmesine, bilinçsizce taraf tutmasına veya romantik ilişkiler hakkındaki kendi duygu ve yargılarını çifte yansıtmasına neden olabilmektedir.

 Çift Terapisinde Karşı Aktarım Riskleri

Terapistin deneyimlediği ve henüz çözümlenmemiş süreçlerin terapi odasında oluşturduğu risklerin farkına varmak ve anlamak, bu durumun önüne geçmenin ilk adımıdır. Gelin beraber bu risklerden bazılarına göz atalım.

Terapistlik mesleğinin en temelinde, onsuz bu mesleği icra etmeyi olanaksız kılan empati becerisi yer almaktadır. Danışanların kendilerini anlaşılmış ve desteklenmiş hissetmelerine ve her danışana uygun benzersiz bir terapi sürecinin tasarlanmasına, o danışanla kurulan empati olanak sağlamaktadır. Ancak terapistin kendi duygu ve deneyimleri, kendisini çift terapisindeki partnerlerden biriyle fazla özdeşleştirmesi şeklimde ortaya çıkarabilmektedir. Özellikle terapistin kendi deneyimlediği duyguları aynalayan deneyimlere sahip partnerle kurulan aşırı empati, çift terapisinde partnerler arasında dengesizliğe yol açacağı için terapötik ittifaka da zarar verecektir.

 Buradan yola çıkarak, terapi sürecinde konuşulanlardan terapistin daha kolay empati kurabildiği duygular ve olaylar, çiftin dinamiklerine dair algıda bilinçsiz bir yanlılık oluşturabilmektedir. Örneğin terapistin kendi hayatında yokluğunu hissettiği bağlanma ihtiyacı, bir danışanındaki benzer hisleri idealize ederken; bağımsızlık veya aksi bir ihtiyaca sahip danışanının arzularını göz ardı etmesine ve küçük görmesine sebebiyet verebilmektedir. Benzer şekilde terapist, kendisinden parçalar gördüğü danışanıyla kolayca empati kurabiliyorken, kendindeki hassasiyetleri tetikleyen bir danışanın durumuyla empati kurmakta zorluk yaşayabilmektedir. Bunun sonucunda terapötik ittifak ve terapi süreci olumsuz şekilde etkilenebilmektedir.

 Terapistin çözümlenmemiş duygularının terapi sürecine arz ettiği risklerin yanı sıra kendisine dönük olumsuz etkileri de bulunmaktadır. Kendi içsel süreçlerini ve yaralarını onarmadan, tetiklenmeye devam ederek sürdürdüğü seanslar sonucunda terapist, duygusal olarak yorgun düşebilmektedir. Bunun sonucunda ise seanslarında anda kalmak, danışana dikkat verebilmek ve mesleğini etkili şekilde yapabilmek konularında zorluk yaşayabilmektedir.

Dikkat Edilmesi Gereken Uyarı İşaretleri

Terapist olarak sizlerin de henüz farkında olmadığınız, mesleğinizi olumsuz etkileyen ve çözümlenmesi gereken duygu ve süreçlerinizin olup olmadığını anlamak için dikkat edebileceğiniz birkaç tane uyarı işareti bulunmaktadır.

 Bunlardan ilki, seanslar sırasında verdiğiniz güçlü duygusal tepkilerdir. Seansta anlatılanlar sırasında kendinizi yoğun veya orantısız bir şekilde öfkeli, üzüntülü veya savunmacı hissederken yakalarsanız, bu konuda sizin de çözümlemeniz gereken geçmiş deneyim ve duygularınızın olduğunu düşünebilirsiniz. Bunun yanı sıra seanstan sonra kendinizi tükenmiş hissederseniz ya da danışanlarınız hakkında sıkça düşünürken yakalarsanız da bu konuyla ilgili çözümlemeniz gereken duygusal meseleler olduğunun farkına varabilirsiniz.

 Dikkat etmeniz gereken bir diğer uyarı işareti ise seans sırasında bazı konuları konuşmaktan kaçınmaktır. Kendi deneyimleriniz veya duygusal olarak hassas olduğunuz temalarla örtüşen konulardan kaçınma arzusu veya eğilimi gösteriyorsanız, danışanınızın önemli dinamikleri keşfetmesine engel olmanın yanı sıra kendinizi de benzer bir farkındalıktan mahrum bırakıyor olabilirsiniz.

 Son olarak, içsel süreçlerinizin pratiğinize müdahale ettiğini fark etmenin en önemli yolu, mesleki sınırlara sadık kalıp kalmadığınızı gözlemlemektir. Mesleki sınırların aşılması, seans sürelerini uzatmak gibi masum görünen ihlallerden, terapistin fazla kişisel paylaşımlarda bulunmasına kadar değişebilmektedir. Kendi hayatınıza paralel bulduğunuz seanslar sırasında içinizden gelen kişisel bilgi paylaşma arzusu, aslında bu konuyla ilgili sizin kendi bağlantı kurma veya onay arayışınızı yansıtabileceğinden bu uyarı işaretine dikkat etmek oldukça önemlidir. Benzer şekilde çift terapisinde partnerlerden birine daha fazla destek olma arzusu hissederken, diğer partnere karşı savunmacı ve tahammülsüz bir tutum sergileme arzunuz da kendi çözümlenmemiş süreçlerinizin, yansızlığınız üzerindeki olumsuz etkilerinin bir işareti olabilir.

Karşı Aktarımı Yönetme

Bu uyarı işaretlerinden biri ya da daha fazlasını kendinizde gözlemliyorsanız, terapi sırasında bu işaretleri her fark ettiğinizde aşağıdaki yöntemleri kullanabilirsiniz:

  1. Durun ve Düşünün: Seans sırasında yoğun bir tepki verme isteği hissederseniz mental olarak bir geri adım atın ve bu hissinizin kaynağını değerlendirin. Kendinize, “Bu konu benim hakkımda mı, yoksa danışan hakkında mı?” diye sorun.
  2. Merakı Bir Araç Olarak Kullanın: Odağınızı yeniden danışanlarınıza getirin ve onların dinamiğini daha iyi anlayabilmek için açık uçlu sorular sorun.
  3. Topraklanma/Merkezlenme Teknikleri: Derin nefes almak veya zihninizde merkezleyici bir cümle (mantra) tekrar etmek gibi yöntemler sayesinde duygusal olarak güçlü ve yoğun anlarda odağınızı yeniden toplayabilirsiniz.

 Her ne kadar bu önerilerle karşı aktarıma anda müdahale edebilseniz de uzun vadede kişisel ve mesleki iyiliğiniz için kendi süreçlerinizin altında yatan konulara dikkatle bakmanız gerekir. Bunun için başvurabileceğiniz yöntemlerden bazıları aşağıdadır:

  1. Öz-Değerlendirme: Sıkça kendi duygularınızı ve tepkilerinizi değerlendirin. Günlük tutma, farkındalık egzersizleri ve öz-değerlendirme gereçleri sayesinde kendi duygusal durumunuza karşı daha duyarlı ve farkındalıklı hale gelebilirsiniz.
  2. Kişisel Terapinizi Aksatmayın: Kendi terapi sürecinize başlamanız veya devam ettirmeniz; kendi duygularınızın, geçmiş ilişkilerinizin ve çözümlenmemiş deneyimlerinizin, mesleğinizi nasıl etkilediğine dair daha net bir fikir sahibi olmanıza ve bu zorlukların üstesinden gelmenize yardım edecektir.
  3. Süpervizyon veya Danışmanlık Alın: Zorlayıcı vakaları konuşmak ve karşı aktarımınızı incelemek için gereken güvenli alanı süpervizyon sağlar. İçsel süreçlerinizi izlemenin yanı sıra süpervizyon sayesinde olaylara farklı bir açıdan bakma ve destek alma olanağını da kendinize sağlayabilirsiniz.
  4. Öz-Bakım Ritüelleri Geliştirin: Duygusal ve fiziksel sağlığınıza iyi gelecek aktiviteler yapmak, deneyimlediğiniz zorlu duygu ve durumların olumsuz etkilerini azaltma gücüne sahiptir. Kendiniz için, mesleğiniz dışında da size iyi gelen, rahatlamış ve dinlenmiş hissetmenizi sağlayacak öz-bakım ritüelleri geliştirin.
  5. Farkındalığınızı Eğitimlerle Geliştirin: Karşı aktarım ve etik uygulamalar üzerine alacağınız ek eğitimler, sizin için değerli araçlar ve içgörüler sağlayabilir. Kendinizi eksik gördüğünüz alanlarda geliştirmek için adımlar atmak, mesleğin her aşamasında önemli bir uygulamadır.

 Herkes gibi terapistler de insandır, bu nedenle kendi hayat deneyimlerini, duygularını ve hassasiyetlerini mesleki rollerine taşımaları oldukça olağan ve hoşgörülebilir bir durumdur. Ancak uyguladıkları terapinin neticesini ve kalitesini olumsuz yönde etkileyen, kendilerinden kaynaklanan süreçleri fark edip yönetebilmek de bu mesleğin olmazsa olmazıdır. Karşı aktarım risklerini tanımak ve engel olmak için yöntemler uygulamak, terapistlerin mesleklerindeki yansızlığı ve terapötik ittifakı koruyacak olan en önemli etkendir. Bu nedenle her terapistin, kaç senedir bu mesleği yaptıkları ve aldıkları eğitimler fark etmeksizin daima bir destek ağı, öz-değerlendirme hali ve farkındalık içerisinde olması gerekmektedir.

Yaptığınız iş zor bir iş, bu yüzden kendinize her daim şefkat ve sabırla yaklaşmaya, öz-bakımınıza dikkat etmeye gayret ediniz. Kolaylıklar dileriz…

Bu yazı Zeynep Koçlu tarafından hazırlanmıştır ve tüm hakları saklıdır. Her türlü soru görüş ve önerileriniz için: zeynepkoclu@psikolojistanbul.com