MAKALELER

Bebek Doğduktan Sonra


Bebek Doğduktan Sonra İlişkiler

Çiftlerin % 67’si bebek doğduktan sonraki 3 yılda kendilerini “Mutsuz” olarak tanımlıyor. İlişkilerinden “Memnun” olduğunu belirten %33’lük grup ise, aynı dönemi ilişkileri açısından “Yüksek Düzeyde Stres Yaşanan” bir dönem olarak tanımlıyor. 

İlişki Araştırmaları Enstitüsü kurucusu ve başkanı, aynı zamanda “Baby Makes Three” isimli kitabın yazarı Profesör Doktor John Gottman, bebeğin doğumunun ardından geçen ilk ayların çiftlerin ilişkileri açısından zorlayıcı bir dönem olduğunu belirtiyor. 35 yılı aşkın süredir çiftler arasındaki ilişkiyi güçlü tutabilmek için çeşitli araştırmalar yürüten Gottman’ın, çiftin hayatına bebeğin eklenmesinin ardından oluşan değişimlerle ilgili araştırmasını sizlere sunacak ve konuyla ilgili uzmanımız Psikolog Filiz Kaya’dan görüşlerini alacağız. Bebek doğduktan sonra eşler arasında neler yaşanır? Neler değişir? Olumlu değişimi sağlamanın püf noktaları nelerdir?
Dünyada konuyla ilgili yapılmış en kapsamlı araştırmaları sunan Gottman, bebek sahibi olan çiftlerin % 67’sinin bebeğin doğumunun ardından geçen 3 yıl süresince, eşleri ile olan ilişkilerini “Mutsuz” olarak tanımladıklarını belirtiyor. Bebekten önce ilişkilerini “Mutlu” olarak tanımlayan binlerce çiftle yapılan bu araştırmada,  çiftlerin sadece % 33’ü bebek doğduktan sonraki dönemde ilişkilerinden “Memnun” olduklarını söylüyorlar. Ancak bu % 33’lük grup da bebek doğduktan sonra geçen ilk 3 yılı aralarındaki ilişki açısından “Yüksek Düzeyde Stres Yaşanan Bir Dönem” olarak tanımlıyor.   Araştırmanın uzun dönemli sonuçlarına bakıldığında, % 67’lik grup içinde yaşanan boşanmaların diğer gruba göre 4 kat daha fazla olduğu görülüyor.
Çiftler açısından zorlayıcı ama bir o kadar da güzel olduğu bilinen bu dönem nasıl yaşanıyor? Psikolog Filiz Kaya’ya göre, ebeveynliğe geçiş büyük bir değişim dönemi. Bu değişimle, yani ebeveynliğe geçişle başa çıkabilen bireyler ilişkide oluşan değişimleri de olumluya çevirerek ilişkilerini güçlendirebiliyor. Ancak yaşanan değişimle başa çıkamayan kişiler için ise, eşler arası çatışmalar kaçınılmaz hale geliyor ve evlilikler çatırdamaya başlıyor. Değişimin ne gibi noktalarda zorlayıcı olduğunu  uzmanımız kısaca şöyle tanımlıyor: “Ağlayan bir bebeğin yanında romantizm zordur. Çiftler daha önce yaptıkları ve yakınlık hissetmelerini sağlayan pek çok şeyi özellikle ilk aylarda yapamaz hale gelirler. Her ikisinin de çok sevdiği ve belki de uzun süredir bekledikleri o güzel varlık yanlarında olmasına rağmen, beraberinde bir dizi zorluğu ve sorumluluğu da getirir. Bebekler sürekli bakıma ihtiyaç duyar ve bu çoğu zaman her iki ebeveyn için de tam zamanlı bir mesai demektir; dolayısıyla eşler birbirlerine zaman ayıramamaya başlarlar. Fiziksel yorgunluk, çoğu çift için duygusal ve bedensel uzaklaşmaya neden olabilir.”
Sonuçların çarpıcılığı, olumsuz olan % 67’lik orandan çok, azınlıkta görünen % 33’lük grubun aynı stres düzeyinde değişimi hissetmelerine rağmen, değişim sürecinde ilişkileri açısından bir sıkıntı yaşamış olmaları. Peki nedir aradaki ayrım? Hangi çiftler bebek sahibi olduktan sonra birbirlerinden uzaklaşıyor, hangi çiftler mutlu bir şekilde ilişkilerine devam ediyor?
Sorumlulukların Artışı
Uzmanlar özellikle bebek eve geldikten sonraki ilk birkaç ayda yaşanan bedensel yorgunluğun pek çok kadında derinleşerek depresyona neden olabildiğini belirtiyorlar. Çoğu çift, bebek eve geldikten sonra daha da belirginleşen yeni sorumluluklarının, beklediklerinden daha fazla olduğunu belirtiyor. Beklentiden yüksek olarak ortaya çıkan zorunluluklar da hissedilen yorgunluğu arttırırken, tükenmeye giden sürenin de kısalmasına neden olabiliyor. Bu durumda her iki ebeveyn de kısa bir süre sonra kendilerini yetersiz, ihmal edilen ve yalnız bireyler olarak algılamaya başlıyor.  Hatta bazı çiftler arasında oluşan mesafe ve her geçen gün artan şiddette hissedilen yalnızlık, bireyleri aldatmaya sürükleyebiliyor.
Atıfların Önemi 
Psikolog Filiz Kaya, pek çok çiftin bebek doğduktan sonra yaşanan zorlukları  birbirlerine atfetmelerinin ilişkiye yaşattığı olumsuzluğu vurguluyor. “Bebek sahibi olmadan önce danışmanlık alan çiftlerde gördüğümüz belirgin bir farklılık var. Doğum öncesinden itibaren, bebekleri dünyaya geldikten sonra yaşanabilecek olumsuzluklarla ilgili daha önceden bilgi sahibi olan çiftler, aralarında bir problem ortaya çıksa da, bu problemin nedenlerini ilişkilerinde aramıyorlar. Örneğin sorumlulukların paylaşımı ile ilgili bir sıkıntı yaşadıklarında “zaten sen hep böylesin, her şeyi kendi başıma yapmak zorunda kalıyorum” demek yerine, “sanırım bu kadar sorumluluk beni zorluyor; ne yapabiliriz?” sorusunu sormayı tercih ediyorlar. Yaşanan zorluğu birbirlerine ya da ilişkilerinin iyi gitmeyişine değil, değişime ve ihtiyaçların farklılaşmasına atfediyor ve çözümleri de bu farkındalık sayesinde birlikte üretmeye çaba gösteriyorlar.
Neler yapılmalı? 
Ebeveynlerin bebeklerine verebilecekleri en büyük hediyenin aralarındaki sevgi dolu ilişkiyi ve yakınlığı korumak olduğunun altını çizen Gottman İlişki Araştırma Enstitüsü, “Bringing Baby Home” adlı bir eğitimle binlerce çifte bebek doğduktan sonra da yakınlığı korumak ve ilişkiyi güçlü kılmak için çeşitli öneriler sunuyor.
Ekim ayında Türkiye’ye gelerek “Mutlu İlişkilerin Formülü’nü” paylaşacak olan Gottman’ların önerileri şu şekilde:
1. Her çiftin aynı sorunları yaşadığını bilin: Çünkü her çift bebekleri dünyaya geldikten sonra daha fazla stres yaşıyor, daha duygusal, daha savunmacı ve daha fazla tartışma eğilimi yaşayabiliyor.
2. Bebeğinizle birlikte vakit geçirmenin keyfine varın: Bebek sahibi olmanın keyfine birlikte vardığınız ve hayata getirdiğiniz bu güzel varlıkla birlikte vakit geçirdiğiniz sürece aranızdaki ilişkinin kötüye gitmek yerine daha da güçlenmesi için ne kadar çok neden olacağını göreceksiniz.
3. Tartışmalarınızın sakin geçmesini sağlayın: Bir çift olarak tartışmamanız mümkün ve sağlıklı olmayacaktır. Tek yapmanız gereken tartışmaları centilmen bir noktada tutmak. Daha yumuşak cümlelerle, daha çok ne düşündüğünüzden, ne hissettiğinizden ve neye ihtiyaç duyduğunuzdan bahsederek tartışın.
4. Aranızdaki paylaşımın ve arkadaşlığın eksilmemesini sağlayın:  Birbirinize olan biten hakkında konuşmak için zaman ayırın. Hayatınızda pek çok şey değişti ve 5 yıl sonra kendinizi nerede görüyorsunuz, hayatınızla, çevrenizdeki insanlarla ilgili neler düşünüyorsunuz vb. konularda yeniden konuşmak ve birbirinizin şimdi ne düşündüğünü öğrenmeye ihtiyacınız var.
5. Cinsel yaşamınıza özen gösterin ve cinsellikten aldığınız keyfi arttırın: Bebeğinizin doğumunun ardından aranızdaki yakınlığı bozmamak adına en çok özen göstermeniz gereken paylaşımınız cinselliğiniz olacaktır. Cinsel yaşamdan aldığınız hazzın devamlılığını sağlamak için eşinizle konuşun, neler istediğinizi nelere ihtiyaç duyduğunuzu belirtiyor olun.
6. Baba-bebek arasındaki ilişkinin yakın ve sıcak bir ilişki olmasını sağlayın: Babalar ve bebeklerinin arasında yaşanacak olan sıcak ilişki, bir çift olarak da mutlu olmanızı sağlayacaktır. Pek çok çift için bebek dünyaya geldikten sonra yaşanan yalnızlığın nedeni anne-bebek arasındaki yakın bağa yaklaşamayan babalardır. Dolayısıyla anneler de babalar da farkına bile varmadan kendilerini yalnız hissetmeye başlayabilirler. 
7.  İlişkiyi zenginleştirecek yenilikler geliştirin: Bir çift olarak yaşamınızda oluşan bu güzel değişikliğe uygun yeni rutinler geliştirmeye çalışın. Birbirinize nelerden keyif aldığınızı, birlikte neler yaptığınızda mutlu olduğunuzu yeniden sorun ve birbirinize zaman ayırın.
Çiftlerin % 67’si ne yaşıyor? 
Çiftlerin üçte ikisinde, bebek sahibi olduktan sonra ilişkilerinde hissettikleri doyum belirgin bir biçimde düşüyor. Çatışmaların oranında ve çiftlerin birbirine uyguladıkları duygusal şiddette bir artış yaşanıyor. Çiftler daha sık tartışmaya ve daha az yakınlık hissetmeye başlıyor. Birbirlerine duydukları tutku azalıyor; cinsellik ve romantizm de ciddi bir şekilde sekteye uğruyor. Değişen tüm bu koşullar, pek çok çiftin diğer etkenlerin de birleşimi ile boşanmasına neden olabiliyor.
Peki ya bebekleri? 

Pek çok araştırma, çatışmalı ilişkiler yaşayan çiftlerin bebeklerinin, gelişimsel sıkıntılar yaşadığını göstermektedir. Ebeveynlerin stresli, yalnız, depresif hissetmeleri, bebeklerine daha az tepki vermelerine neden olmaktadır. Mutsuz ebeveynler tarafından yetiştirilen bebeklerin geç konuşan, tuvalet eğitimini geç alan, motor gelişimini yaşıtlarına göre daha sonraki dönemlerde tamamlayabilen bebekler oldukları ve yaşamın ilerleyen yıllarında özellikle sosyal ortamlarda düşük özgüven sahibi olduklarını göstermektedir.

BEBEĞİNİZE VEREBİLECEĞİNİZ EN BÜYÜK HEDİYE, İKİNİZ ARASINDA YAKIN VE MUTLU BİR İLİŞKİ SAĞLAMAK OLACAKTIR.
– PROF. DR. JOHN M. GOTTMAN

Mother&Baby Dergi / Ekim 2010