Pi BLOG

Sınav Döneminde Çocukların İyilik Hali

Sınav dönemleri; hem çocuklar, hem de ebeveynler için yoğun bir tempoyu ve stresi beraberinde getirir. Özellikle çocukluk ve ergenlik döneminde sınav haftası, akademik olarak zorlayıcı bir dönem olmasının ötesinde, aynı zamanda psikolojik, duygusal ve fiziksel olarak da yıpratıcı bir zamandır. Bu süreçte çocukların yalnızca başarılarına değil, iyilik hallerine de odaklanmayı hatırlamak gerekir. Ebeveynler olarak bu dönemde sağlayacağınız destek, çocuklarınızın yalnızca eğitim hayatlarında değil, yaşamlarının birçok alanında da daha dengeli bireyler olmalarına katkı sağlayacaktır.

Çocuğunuzun sınav başarısını merkeze almak ve sadece sonuçlara odaklanmak, çoğu zaman sınavın oluşturduğu kaygıyı daha da artırır. Oysa çocukların bu süreçte en çok ihtiyaç duydukları şey anlayış, sabır ve güven duygusudur. Ebeveyn olarak ilk yapmanız gereken, çocuğunuzun psikolojik durumunu anlamaya çalışmaktır. Bu süreçte sınavla, geleceğiyle veya diğer konularla ilgili korkularını ve kaygılarını dinlemek, duygularını ifade etmesine izin vermek son derece önemlidir. Bu noktada, çözüm sunmadan önce yalnızca empati kurmak ve onun yanında olduğunuzu hissettirmek bile büyük bir fark yaratır.

Gottman geliştirdiği duygu koçluğu yaklaşımı bu noktada çok işe yaramaktadır. Ebeveynlerin çocuklarının duygularını anlamalarına, adlandırmalarına ve sağlıklı şekilde düzenlemelerine yardımcı olmasını amaçlayan bu yaklaşım, beş temel adımı izler:

1. Çocuğunuzun duygularına dikkat etmek

2. Duyguların bir yakınlaşma fırsatı olduğunu fark etmek

3. Çocuğunuzun duygularını adlandırmak

4. Çocuğunuzun duygularını empatiyle ve anlayışla karşılamak

5. Duygu düzenleme becerilerini geliştirerek uygun sınırlar içinde çözüm bulmak

Bu yol haritasını izleyerek sınav kaygısı çeken bir çocuğa aşağıdaki örnekteki gibi yaklaşabilirsiniz:

1. Fark etmek (duygulara dikkat etmek): Çocuğunuzun davranışlarındaki değişimi fark edin ve onunla bağlantı kurmak için bir an yaratın. Ör: “Son birkaç gündür biraz huzursuz görünüyorsun tatlım. Karnın ağrıyor demiştin, fark ettim.”

2. Duyguyu yakınlaşma fırsatı olarak görmek: Bu zor duyguyu bir bağ kurma fırsatı olarak görün. Ör: “Bunun senin için zor bir hafta olduğunu hissediyorum. Birlikte biraz sohbet etmek ister misin?”

3. Duyguyu adlandırmak: Çocuğunuzun dile getirdiği duyguları beraber adlandırın. Ör: “Anlıyorum, demek korkuyorsun ve biraz da kaygılısın. Bu çok doğal, zorlanacağın şeyler olduğunda endişelenmen normal.”

4. Empati ve anlayış göstermek: Çocuğunuza, onun deneyimlediği duyguları anladığınızı hissettirin. Ör: “Ben de küçükken sınavlardan önce aynı şekilde hissederdim. Kalbim hızlı atar, ellerim terlerdi. Ama bunlar sadece senin kaygının sana yaşattığı hisler. Bunlar seni kötü bir öğrenci yapmaz.”

5. Sınırlar ve problem çözme: Çocuğunuzu içtenlikle dinledikten ve onu anladığınızı hissettirdikten sonra beraber yapıcı bir çözüm bulmak üzerine çalışın. Ör: “Bu sınav seni korkutuyor ve strese sokuyor, bunu birlikte yönetebiliriz. Gel, birlikte zorlandığın konulara bakalım. Bir plan yapalım; belki küçük molalarla çalışmak iyi gelir. Ayrıca sınav sadece bir değerlendirme – senin kim olduğunu belirlemez.”

Sınav kaygısı, çocuğunuzun zihinsel gelişiminde yeni beceriler edinmeye başladığı, başarı ve yeterlilikle ilgili algısının oluştuğu dönemlerde doğal bir tepkidir. Bu stres, tamamen ortadan kaldırılması gereken bir durum değil, çocuğun destekle yönetmeyi öğrenmesi gereken bir duygudur. Ebeveyn olarak amacınız, stresin yok edilmesi değil; çocuğun bu stresle baş etme becerilerini geliştirmesidir. 

Bir diğer önemli konu ise akademik başarının, hayatın tek belirleyicisi olmadığını çocuklarınıza hatırlatmaktır. Çocuğunuzu başka bireylerle kıyaslamak, "Senin yaşındayken ben…" cümleleriyle başlayan konuşmalar yapmak ya da sadece yüksek notları ödüllendirmek, onun özgüvenini zedeler. Oysa ki çocuğunuzun çabası, kararlılığı ve gösterdiği azim de en az başarısı kadar takdir edilmeyi hak eder. Ebeveyn olarak bu tür olumlu geri bildirimler vererek çocuğunuzun iç motivasyonunu güçlendirebilirsiniz.

İlköğretim çağındaki çocuklar, yeni yeni benlik algılarını ve öz-saygılarını inşa etmektedirler. Bu dönemde ebeveynlerden ve öğretmenlerden gelen mesajlar, çocukların kendilerini nasıl gördüklerini doğrudan etkiler. Eğer bir çocuk sık sık “başarılı olursam sevilirim”, “yüksek not alırsam değerliyim” gibi dolaylı mesajlar alıyorsa, bu onun içsel değer algısını yalnızca başarıya endeksli hâle getirebilir.

Uzun vadede bu durum, çocuğun kendi potansiyelini dar bir pencereden görmesine, başarısızlıktan yoğun bir şekilde korkmasına ve özgüvenini sadece dışsal ölçütlere bağlamasına yol açabilir. Bu da sınavlara dair stresin ve kaygının artmasına neden olur. Oysa çocukların duygusal olarak en çok ihtiyaç duydukları şey, koşulsuz kabul gördüklerini ve değerli olduklarını hissetmektir. 

Sınav sürecinde çocuklara vereceğiniz şu tür mesajlar, onların hem benlik algılarını hem de duygusal dayanıklılıklarını güçlendirir: “Senin değerin, bu sınavdan aldığın nottan çok daha büyük. Ben senin çabanı, sorumluluk duygunu ve merakını daha çok önemsiyorum”, “Hata yapman ya da düşük not alman, seni daha az sevdiğim anlamına gelmez. Her insanın güçlü olduğu ve zorlandığı alanlar vardır.”

Bu tür cümleler, çocuğunuzun kendi değerini sabit ve içsel bir yerden kurmasına yardımcı olur. Böylece yalnızca başarılı olduğunda değil, zorlandığında da kendine şefkat gösterebilen ve öğrenmeye açık bir birey olur. Unutmayın: Çocuklar için sınav sonuçlarından çok, bu sonuçlara ebeveynlerinin nasıl tepki verdiği daha kalıcı izler bırakır.

Sınav döneminde duygusal destek kadar fiziksel sağlık da oldukça önemlidir. Yeterli miktarda ve kaliteli uyku, bu süreçte zihinsel performansı doğrudan etkiler. Çocuğunuzun geç saatlere kadar çalışmak yerine erken yatıp dinlenmesini sağlamak, öğrenilen bilgilerin pekişmesine yardımcı olur. Bunun yanında sağlıklı ve dengeli beslenme alışkanlıkları da desteklenmelidir. Özellikle omega-3, protein ve lif açısından zengin gıdalar, zihinsel performansa olumlu katkıda bulunur. Sınav döneminde beslenmenin ihmal edilmesi hem fiziksel enerjiyi, hem de konsantrasyonu olumsuz etkileyebilir.

Bir başka önemli konu da hareketsizliktir. Özellikle uzun süre masa başında çalışmak, hem fiziksel rahatsızlıklara hem de psikolojik gerginliğe neden olabilir. Bu nedenle çocuğunuzu küçük molalar vermeye, kısa yürüyüşler yapmaya ya da nefes egzersizleriyle rahatlamaya teşvik etmek, sınav kaygısını dengeleyici bir rol oynar.

Tüm bu sürecin sonunda, çocuğunuza sınavdan bağımsız olarak da bir yaşamın var olduğunu hatırlatmak gerekir. Sınavın bir amaç değil, bir araç olduğunu; ne sonuç alırsa alsın onun değerli ve sevilen bir birey olduğunu hissettirmek, bu dönemin en güçlü ilacıdır. Bu yaklaşım, çocuğunuzun sınavlara karşı bakış açısını daha sağlıklı hale getirir ve hayatın sadece başarılarla değil, deneyimlerle de şekillendiğini öğrenmesini sağlar.

Sonuç olarak, sınav döneminde ebeveynler olarak göstereceğimiz anlayış, ilgi ve destek, çocuklarımızın yalnızca bugünkü başarılarını değil, gelecekteki duygusal dayanıklılıklarını da belirler. Unutmayın; bir çocuk, sevildiğini ve kabul gördüğünü hissettiği sürece en büyük zorlukların bile üstesinden gelebilir.