MAKALELER

Güçlü İlişkiler: Gottman Röportajı


Son 10 yıl içerisinde yapılan araştırmalar, ülkemizde evliliklerinin % 50 sinin ilk 5 yıl içerisinde bittiğini, ilk 1 senede biten evliliklerin ise giderek arttığını gösteriyor. Biz de bu durumu Ekim ayında Psikoloji İstanbul’un davetlisi olarak Türkiye’ye gelecek olan evlilik ve ilişki alanındaki dünyaca ünlü uzman Dr. John Gottman’ a sorduk.
Dr. John Gottman

Mutlu ilişkileri inceleyerek elde ettiği formülleri paylaşacağı 6 Ekim’de gerçekleşecek eğitim öncesinde, Dr. John Gottman ilişki, evlilik ve boşanma ile ilgili merak edeceğinizi düşündüğümüz sorularımızı yanıtladı.

Dr. John Gottman
Dr. John Gottman ilişki araştırmalarına öncülük etmiş; evlilik uyumu ve boşanma başta olmak üzere, duygular, fizyoloji ve iletişim alanlarında yaptığı çalışmalarla dünyaca ünlü bir profesördür. Psychotherapy Networker tarafından son 25 yılın En İlham Verici İlk 10 Terapisti arasında da gösterilen John Gottman, dünyada çift terapisi alanında en kapsamlı ve geçerli araştırmaları gerçekleştiren kişidir. Akademik Dergilerde 190 bilimsel makalesi yayınlanmış olan Gottman, evlilik ve çift terapisi ile ilgili 40 adet kitap yazmıştır. Türkçeye de çevrilmiş olan “Evliliği Sürdürmenin 7 İlkesi” (Seven Priciples For Making Marriage Work) adlı kitabı en çok satan kitap olmuştur (NY Times).Seattle’daki ilişki laboratuarında 35 yılı aşan bir süredir çiftlerle yürüttüğü araştırmalarına göre % 96 bir doğruluk payı ile evliliklerin ilk 7 yılı içinde başarılımı başarısız mı olacağını tahmin edebilmektedir.

Evliliklerin yaklaşık % 50’si neden başarısızlıkla sonuçlanıyor. Bu durumu çiftlerle ilgili çalışmaların duayeni olarak nasıl açıklıyorsunuz?
İlişkinin en başlarında güvenle ilgili oluşturulması gereken pek çok alan var. İnsanların kafasında ilişkisine dair pek çok soru var. Ona arkadaşım olarak güvenebilir miyim? Hayal kırıklığına uğradığımda beni dinlemesi için ona güvenebilir miyim? Bir partner olarak, ev işlerini paylaşırken, zor zamanları paylaşırken ona güvenebilir miyim? Bu insan bana saygı gösterecek mi? gibi esası güvene dayalı olan sorular soruyor.
Güven ile ilgili bu bilgiler, çoğu zaman tartışmalar sayesinde oluşuyor. Bu alanları tartışmalar aracığı ile netliyoruz.  Biz, ilişkinin ilk aşamalarında insanların yaşadığı en büyük dönüşümü “ben”  den “biz” e geçiş dönüşümü yani “takım olabilmek”  olarak adlandırıyoruz. Bu süreçte, yani ilişkinin ilk başlarında yaşanan yoğun  tartışma ve anlaşmazlıklar ise güven oluşturmak yerine güveni yok ediyor.

Boşanmayı  Gerçekten Tahmin edebiliyor musunuz?
Boşanmayı ya da tehlike sinyallerini çiftler anlaşmazlıkları ile ilgili konuşmaya başladıkları ilk 3 dakikada anlıyoruz. İlişkilerinde yaşanacak problemleri çözemeyecek olan çiftler ya da nasıl çözeceklerini bilmeyenler hemen anlaşılabiliyor. Bu kişiler genelde kendilerini daha fazla düşünen, savunucu bir yapıya sahip, problemin karşı taraftan kaynaklandığını söyleyen, ve dolayısıyla karşı tarafın kişiliğini değiştirmek zorunda olduğunu belirten kişiler oluyor. Eşimin terapiye ihtiyacı var diyen, ben mükemmele yakın davranıyorum ama eşimin karakteri ile ilgili değiştirmesi gereken pek çok şey var diyenler oluyor..
Eleştiri ve birbirlerine saldırıyı yoğun olarak yapan çiftler için de aynı şey geçerli. Saldırgan biçimde eleştirilmek insanların savunmacı davranmalarına neden oluyor. Kişi fizyolojik olarak yüksek düzeyde uyarılıyor.  Böyle olduğunda tartışmaları başarı ile yürütmek ve sonlandırmak imkansız bir hale geliyor. Çok kısa bir süre sonra da bu eleştirel olumsuzluk hali, tartışma olmayan ortamları bile kapsar hale geliyor. Dolayısıyla bu ilişkinin geleceğini kolayca tahmin edebiliyorsunuz.
Diyalog kurmak, çiftlerin normal olarak yaşadıkları çatışmaları yara almaksızın yaşamalarını sağlamakta. Mutlu çiftlerin dahi yaşadığı çatışmaların % 69’u zaten hiç çözümlenmiyor. Bu nedenle diyalogun önemi çok büyük. Bu çatışmalarla ilgili diyalog kurabilmeleri önemli. Mutlu çiftler bunu iyi başarıyorlar.
Önemli olan bireylerin ilişkileri mutlu bir şekilde sürdürebilmeleri için gereken becerileri edinebilmeleri. İlişkilerde çatışmaların yaşanması kaçınılmazdır ve aslında insanların birbirlerini tanımaları ve yakınlaşmaları sürecinin de bir parçasıdır.
Çatışma ilişkilerin kaçınılmazı… 
Her türlü ilişkide çatışmanın kaçınılmaz olduğu belirten John Gottman, mutlu çiftlerin çatışmaları çözme değil, diyalog kurma konusunda başarılı olduğunu belirtiyor.

İletişimin Önemi
 Emin olduğumuz bilgilerden biri şu ki; çiftlerin birbirlerini ve özellikle iç dünyalarını tanımaları çok önemli. Çoğu çiftin düştüğü temel hata, karşısındaki kişiyi sevmesi, ona çok değer vermesine rağmen, bunu ifade etmiyor olması. İlişkiyi koruyan güçlü yanlardan biri olumlu hislerin ifade edilmesi,  sözcüklerin ağızlarından çıkmasına izin vermeleri.

Kitabınızda, yıkılan ilişkilerde yapılan iletişim hatalarından yoğun olarak bahsediliyor. İletişimde hata yapmamak nasıl mümkün olabilir?
Hemen herkes diğerleri ile iletişim kurarken hatalar yapar. İyi biliyoruz ki her ilişkide pişmanlıklar var. Mutlu ilişkilerde, yani işlerin gayet yolunda gittiği durumlarda dahi kişilerin “Keşke böyle davranmasaydım” dediği durumların var olduğunu ve bunun kaçınılmaz olduğunu gösteren matematiksel kanıtlar var. Temel bir iletişim hatası olarak söyleyebileceğimiz şeylerden biri şu: ilişki ustalarının “aşağılama”dan uzak durduğunu biliyoruz. Ama yine de iletişim sırasında onlar da pek çok hata yapıyor. Ancak ilişki ustaları yapılan hataları iyi telafi ediyor, tamiri iyi yapıyorlar. Yaptıkları olumsuz davranışın sonucunu etkin biçimde tamir ediyor ve ilişkinin uçuruma gitmesini önleyebiliyorlar. Geçmiş duygusal yaraları etkin biçimde sarıyorlar. Bunu sağlayan temel faktörlerden birinin aralarındaki ilişkinin, yakınlığın ve arkadaşlığın kalitesi olduğunu biliyoruz. Mutlu bir ilişki için, çift arasında işe yarayan, kaliteli bir arkadaşlık, yakınlık söz konusu olmalı. İlişkide halihazırda yeterli bir olumluluk olduğunda, işler yolunda gitmediğinde dahi, onarma girişimleri karşı taraf tarafından kabul ediliyor ve iyileştirmek de daha kolay oluyor. Pek çok kişi iyi iletişim kurmuyor ama onarma girişimleri başarılı oluyor.

Peki çiftler, ilişkilerini nasıl koruyabilirler? Özellikle nelere dikkat etmeliler?
İlişkilerin gerçekten mutlu bir şekilde yürümesi için 3 alana odaklanmamız gerekiyor.  Birincisi arkadaşlık ve yakınlık; İkincisi tartışmaları yapıcı bir biçimde yapmak. Tartışma her ilişkide kaçınılmaz bir durumdur fakat yapıcı ve birbirinize yakın olabilirsiniz. Üçüncüsü ise birlikte bir “ortak anlam” ve “amaç” geliştirebilmektir.Birbirinin yaşam hayallerine inanmak ve onlarla gurur duymaktır. Dolayısıyla biz enstitümüzde bu üç alan ile çalışıyoruz.
Arkadaşlık ile ilgili çok spesifik olarak çalışıyoruz. Arkadaşlığı araştırmalarımızda spesifik olarak tanımlayabiliyoruz. Birbirini tanımak, ilişki haritasını oluşturmak, saygı duymak, sevgi ve şefkat göstermek,  hayranlık duymak ve bunu ifade edebilmek de çok önemli. Sonuç olarak, partnerinin ihtiyaçlarını karşılamak için gerekenleri bilmek ve böylelikle bu ihtiyaçları karşılamakla ilişkinizi koruyabilirsiniz…
Tüm bunlar çok mantıklı görünüyor. Bunları anlattığınız çiftler de tabi ki size hak vereceklerdir. Ancak uygulama nasıl sağlanabilir? Biz bunu yapamıyoruz diyebilecek çok sayıda çift var.  
Maalesef hiçbir toplumda insanların bunları öğrenebilecekleri bir kurum, bir durum ya da zaman aralığı yok. Bu bilgiler okullarda öğretilmiyor. Üniversitelerde söz edilmiyor. Hatta evlilik merciini önemseyen dini kurumlar, kiliseler, camiler, sinegoglar dahi bu bilgileri anlatmıyor. Evlenmek isteyen kişilere, “gelin sizi bir eğitime alalım ki, ilişkiniz iyi gitsin” denmiyor. Bu bilgileri öğrenebilecekleri yerler, ancak bizimki gibi danışmanlık merkezleri olabiliyor. Bu nedenle de aslında odaklanmamız gereken, insanların bu becerileri, daha çocukluktan itibaren öğrenmelerini sağlayabilecek bir sistem kurabilmek. Türkiye’de bizim eğittiğimiz çok az sayıda uzman var ve bu kişilerin davetlisi olarak İstanbul’a geliyoruz. Dileriz bir dizi eğitimden sonra, Türkiye’ye de bu bilgileri paylaşabilecek ve değişimi sağlayabilecek çok sayıda uzman sağlamış oluruz.

Öğrenmek için artık çok mu geç?

Herkesin her zaman öğrenebileceğini düşünüyorum çok karmaşık bir şey değil. Bir insanı anlamaya çalışmanın, ona sorular sormanın, onun yanıtlarını takip etmenin, o insanla ilgilenmenin, kişisel farklılıkları fark etmenin de çok karmaşık olmadığını düşünüyorum. Onu beğendiğinizde, keyifli bir zaman geçirdiğinizde, ona minnettar olduğunuzda bunları sadece düşünmek yerine düşüncelerinizi dile döküp ifade etmek hiç de zor değil..

Mutluluk Ne Kadar Önemli? Kadın ve Erkek Arasında Bu Konuda Bir Fark Var Mı?
İlişkilerde mutluluk oldukça önemli. Özellikle kadınlar için çok önemli. Erkekler için kadınlarınki kadar kritik değil. Çünkü erkekler kadınların mutlu mu mutsuz mu oldukları ile ilgili bilgisizdirler. Dolayısıyla kavga yoksa onlar için bir sorun yok ve  her şey yolunda demektir. Cinsel hayat yolunda gidiyorsa her şey yolundadır. Dolayısıyla bize de  % 80 oranında konuyu  kadın getiriyor ve “bunu halletmemiz lazım” diyor.

Araştırmalara göre kadınlar eşlerinin taleplerini karşılamakta daha başarılı ve daha yapıcı bir tutum sergilerken, erkekler eşlerinin taleplerini kabul etmekte ve değişmekte daha çok sıkıntı yaşamaktadırlar. Kadınlar evlilikle ilgili sorunlarını ve eşlerinden beklentilerini daha çok ortaya koymakta ve bu konuda tartışmak ve çözüm üretmek konusunda daha istekli görünmektedirler. Eşlerinin bu taleplerini dikkate alan ve kendilerini bu anlamda esnetebilen erkeklerin evlilikleri, diğerlerine oranla daha uzun sürmekte ve daha mutlu bir birliktelik yasamaktalar.

İnsanlar son yıllarda bir ilişkiye başlama ve bağlanma konularında daha fazla sıkıntı yaşıyor. Evlilik yaşı da buna bağlı olarak artıyor. İnsanlar evlenme konusunda daha isteksizler, daha fazla birlikte yaşamayı ama o imzayı atmamayı tercih eden çift var. Artık lezbiyen çiftler, heteroseksüellere göre daha fazla evlenmek için birbirlerini zorluyorlar. Ama bana sorarsanız bu değişimler, güzel değişimler. En azından artık kadınların büyük bölümü istismara uğradığı bir ilişkide kalmak zorunda olmadığını, ayrılmak gibi bir şansı olduğunu biliyor. Ve asıl sağlıklı olan da bu. Erkekler de artık sadece geçim sağlamanın yeterli olmadığını görüyor. Karşısındaki kişiye destek olan, onun için bir yol arkadaşı, iyi bir baba, iyi bir eş olması gerektiğini bilen ve buna göre davranmaya çalışan erkeklerin oranı geçmiş yıllara göre çok daha fazla.
Değişimle ilgili söylenebilecek belki tek kötü şey, ekonomik sıkıntılar nedeniyle, ilişkinin üstüne binen yükler. Çoğu çifte baktığımızda her iki bireyin de çalıştığını görüyoruz. Bu durum özellikle çocuk doğduktan sonra ilişki üzerine  inanılmaz yüksek düzeyde bir stres yüklemesine neden oluyor. Çocuk yetiştirme görevi, özellikle Amerikan toplumunda yoğun olarak rastlanan alkol ve madde bağımlılığı da eklendiğinde son derece karmaşık bir süreç haline geliyor. Çiftler kesin olarak ellerinden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyorlar. Bu nedenle kolay pes ettiklerini düşünmüyorum. Sadece ilişkiler üzerindeki baskı ve stres faktörleri eskiye göre daha yoğunlaşmış durumda.

Çiftlerle ilgili dünyadaki en önemli araştırmacılar olduğunuzu biliyoruz. Dağlar kadar araştırma sonucu ve mutlu ilişkiler için sunduğunuz yüzlerce önerileriniz olduğunu da biliyoruz. Son olarak Marie Claire okurlarına tek bir tavsiyede bulunmanızı istesek, yanıtınız ne olurdu? 
Eşinize değer verdiğinizi, sizin için ne kadar önemli olduğunu fark edin ve bunu ona gösterin. Bu kişiyle birlikte olduğunuz için ne kadar şanslı olduğunuzu kendinize hatırlatın.

Daha Erken Yardım Arayışı. Problemli ilişkileri olan çiftler profesyonel yardım almak için en az 6 yıl beklemektedirler. (Problemli evliliklerin yarısı ilk 7 yılda sonlanmaktadır). Bu da bize çiftlerin uzun zaman mutsuz yaşadıklarını ve yardım almakta çoğunlukla geç kaldıklarını göstermektedir.

Bütün Taşları Dökmek. Araştırmalar, eşler birbiri ile tartışırken aklına gelen her şeyi söylemekten kaçınanların istikrarlı olarak en mutlu olanlar olduğunu göstermektedir.

Yumuşak Tartışmalar. Çiftler arasındaki tartışmaların başlamasının ilk sebebi çoğunlukla, çiftlerin çatışma yaşadıkları konuda konuşurken eleştirilerini yüksek sesle yapmalarıdır. Eleştirileri daha yumuşak bir ses tonu ile ve karşı tarafı suçlamadan yapmak tartışmaların kavgaya dönüşmesine engel olmaktadır.

Esnek Planlar. Araştırmalarda, kadınların planlarını eşlerinin programlarına göre değiştirmekte daha esnek ve rahat olduğu, erkeklerinse bunu yapmakta zorlandıkları bulunmuştur. İlişkide tarafların ne kadar esnek olabildiği evliliğin başarısını büyük ölçüde etkilemektedir.

Prensip Sahibi Olmak. Araştırmalara göre mutlu çiftler ilişkide bazı prensiplere sahiptirler. İlişkisinde çok mutlu olan çiftlerin yeni evli ya da birbirlerine yeni aşık olmuş olsalar bile birbirlerinden gelecek incitici ya da rencide edici en ufak bir davranışı kabullenmedikleri görülmüştür. İlişkinin başından itibaren kötü davranışlara karşı düşük toleransı olmak, uzun vadede mutlu bir ilişkinin göstergesidir.

1’e 5 Kuralı. Mutlu bir ilişkide çiftler birbiri ile tartışırken negatif bir cümle sarf ettikten sonra birbirleri ile ilgili en az 5 tane olumlu cümle kurmaktadırlar. Partnerinize 1 negatif şey söylediğinizde bunu düzeltmek için arkasından 5 tane olumlu cümle söylenmesi gerekiyor. Araştırmalara göre mutsuz giden ilişkilerde bu oran 1 e 8 e çıkmaktadır.

Bakım Onarım Çalışmaları. Başarılı çiftler büyük tartışmalardan nasıl çıkacaklarını iyi bilmektedirler. Mutlu çiftler tartışma kontrolden çıkmadan olumsuz durumu nasıl onaracaklarını iyi bilirler. Mutlu çiftlerin tartışma sırasında yaptığı başarılı müdahalelerden bazıları; tartışma konusunu alakasız bir konu ile değiştirmek, espri yapmak, bu durumun karşı tarafı ne kadar zorladığını anladığını söylemek, tartışmayı “bu bizim problemimiz” vb diyerek ortak bir noktaya çekmek, teslim olmak yani iddiasından vazgeçmek (zaman zaman bütün karşılaşmalarda olduğu gibi taraflardan birinin kazanması gerekebilir), eğer çok ateşli bir tartışma ise 20 dk gibi bir süre ara vermek ve sakinleşince tekrar bu konuda konuşmaya karar vermek.

Yatağa Öfkeli Girmek. İnsanlar yatağa öfkeli olarak gitmenin yanlış bir inanç olduğunu düşünmeye alışmıştır. Çiftler üzerindeki araştırmalar, özellikle geceleri duygusal çatışmalarda fizyolojik olarak insanların kalp atışlarının yüksek olduğunu ve iletişim kurabilmeleri için konsantre olamadıklarını göstermektedir. Araştırmalar sakinleşene kadar tartışmaya devam etmek yerine ara verilmesinin yararlı olduğunu göstermektedir. Dolayısıyla, tartışmaya sabah daha sakin bir kafa ile devam etseler daha faydalı olacaktır.

Mutlu İlişki İstatistiği. İlişki uzmanı John Gottman’ın araştırmalarına göre evliliklerin bitmesinin sebeplerinden % 80 lik bir oranı olumlu duyguların ve yakınlığın eksikliği, % 40 ını ise şiddetli tartışmalar özellikle de bu tartışmalarda eleştirel, savunmacı olmak ve küçümsemek oluşturmaktadır.

Marie Claire Dergi / Ekim 2010