Pi BLOG

Ergenlerle Cinsellik Konuşmak

Ergenlik dönemi, fiziksel değişimlerin yanı sıra duygusal, bilişsel ve sosyal alanlarda da büyük dönüşümlerin yaşandığı, kimlik oluşumunun temellerinin atıldığı kritik bir gelişim dönemidir. Bu süreçte çocuklar bedenlerini, kimliklerini, sınırlarını ve ilişkilerini yeniden tanımlarlar. Tüm bu değişimler, kaçınılmaz olarak cinsellik konusunu da gündeme getirir. Ancak birçok ebeveyn için bu konu hâlâ zor, kaygı verici ya da ertelenmek istenen bir alan olarak görülür. Oysa ki cinsellik hakkında açık, doğru, gelişimsel olarak uygun ve değer odaklı bir iletişim kurmak, çocukların hem fiziksel hem de ruhsal sağlığını korumada büyük bir oynamaktadır.

Ebeveynlerin çocuklarıyla cinsellik üzerine konuşmaları tek seferlik bilgi aktarımları değil; çocuğun yaşına, gelişim düzeyine ve yaşadığı deneyimlere göre şekillenen sürekli bir ilişki biçimi olarak düşünülmelidir. Cinsellik, sadece cinsel birleşmeden ibaret olmayan; beden, sınırlar, değerler, duygular, kimlik, ilişki, güvenlik ve saygı gibi birçok kavramı içeren bir bütündür. Dolayısıyla bu konuda konuşmak demek, çocuğa sadece biyolojik bilgileri vermek değil, onun bir birey olarak kendi bedenine ve başkasının bedenine nasıl yaklaşacağını, hangi haklara sahip olduğunu ve nasıl güvenli ilişkiler kuracağını öğretmek demektir.

Ebeveynlerin bu sürece kendi inançları, yetiştirilme tarzları ve geçmiş deneyimleriyle yaklaştıkları bir gerçektir. Bu nedenle önce kendi duygularının farkında olmaları, konuşmaya başlamadan önce içsel hazır oluşlarını gözden geçirmeleri önemlidir. Cinsellik hakkında konuşmakta zorlanan bir ebeveyn, bunu fark ederek kendi bilgi ve tutumlarını geliştirmek için adım atabilir. Unutulmamalıdır ki, çocuklar en çok konuşulmayan şeyleri merak eder; internetten ya da arkadaş çevresinden edindikleri bilgi ise her zaman sağlıklı ve doğru olmayabilir.

Ergenlerle cinsellik üzerine konuşurken en önemli ilk adım, güvene dayalı bir iletişim ortamı oluşturmaktır. Eleştirilmeden, yargılanmadan, utandırılmadan konuşulabileceğini hisseden bir ergen, ailesine daha açık olacaktır. Ebeveynin bu konuları doğal bir şekilde ele alması, çocuğun da cinselliği hayatın normal ve sağlıklı bir parçası olarak görmesini sağlar. Aksi takdirde cinsellik bir tabu, bir tehdit ya da gizli bir alan olarak kalır. Bu da yanlış bilgiye, suçluluk duygusuna ya da riskli davranışlara yol açabilir.

Ebeveynler için önemli bir diğer nokta ise çocuğun gelişimsel düzeyine uygun bir dil kullanmaktır. Ergenlik dönemindeki gençler, somut bilgiler kadar değer temelli açıklamalara da ihtiyaç duyarlar. “Cinsellik nedir?” sorusunun yanında “Ne zaman hazır olunur?”, “Rızanın önemi nedir?”, “İlişkide sınırlar nasıl belirlenir?”, “Bedenimin kontrolü kimde?”, “Toplumsal baskılarla nasıl başa çıkılır?” gibi sorular da bu dönemin parçasıdır. Ebeveynin bu sorulara net, açık, yargısız ama bir o kadar da önemini aktaran cevaplar vermesi, çocuğun sağlıklı cinsel kimlik gelişimi açısından destekleyicidir.

Kız çocuklarıyla konuşurken genellikle ağırlık verilen konular regl dönemi, gebelik riski ve “kendini koruma” üzerine odaklanır. Elbette bu bilgiler önemlidir, ancak sadece “korunma” ve “tehlike” merkezli bir anlatım, kız çocuklarında cinselliği korkutucu ve tehlikeli bir deneyim olarak kodlayabilir. Bunun yerine, bedenin işleyişini anlamalarını, mahremiyet hakkını, rızanın ne olduğunu ve istemedikleri bir durumda “hayır” demenin doğal bir hak olduğunu vurgulamak gerekir. Ayrıca, kız çocuklarının sadece “kendini koruması” gereken pasif bireyler değil, cinselliği tanımaya, keşfetmeye, anlamlandırmaya hakkı olan bireyler olduklarını fark etmeleri de oldukça önemlidir.

Erkek çocuklarla yapılan konuşmalarda ise çoğu zaman “dışarıdan gelecek baskılar” ya da “erken cinsel deneyim” beklentileri öne çıkar. Toplumun erkek çocuklara “güçlü ol”, “erkek adam duygularını belli etmez”, “ilk adımı sen atmalısın” gibi kalıplarla yüklediği mesajlar, onların da sınır koymakta, duygularını ifade etmekte ve karşılıklı rızaya dayalı ilişkiler kurmakta zorlanmalarına neden olabilir. Ebeveynler, erkek çocuklarıyla sadece korunma yöntemlerini değil, aynı zamanda duygularını tanıma, başkalarının bedenine saygı duyma, “hayır”ı anlama ve rızanın iki taraflı bir süreç olduğunu öğrenme üzerine de konuşmalıdır. Erkeklerin de duygusal anlamda hazır olmadan cinselliğe yönlendirilmesi, onların psikolojik ve bedensel bütünlüğünü tehdit edebilir.

Rıza yalnızca bir “evet” ifadesi değildir; açık, gönüllü, baskıdan ve manipülasyondan uzak bir onay sürecidir. Kız çocuklarına yalnızca “hayır demeyi” değil, aynı zamanda partnerin rızasını almayı da öğretmek; erkek çocuklara ise rızanın açık bir onay olduğunu, “sessizlik” ya da “kararsızlık” gibi sinyallerin onay anlamına gelmediğini açıklamak önemlidir. Erkek çocukların da duygusal olarak hazır olmama, hayır deme ve sınır koyma haklarının olduğu vurgulanmalıdır. Böylece cinsellik, sadece bir etkinlik değil, iki birey arasında güvene, saygıya ve anlayışa dayalı bir süreç olarak şekillenir.

Rıza kavramı yalnızca ilişki anıyla sınırlı değildir; aynı zamanda dijital dünyada da geçerlidir. Çıplak fotoğraf istemek ya da göndermek, özel mesajlarla sınır ihlali yapmak, sosyal medya üzerinden baskı kurmak gibi davranışlar da rızanın bir parçası olarak ele alınmalıdır. Ebeveynlerin bu konulara açık bir dille değinmeleri, çocukların hem dijital, hem fiziksel alanlarda haklarını bilmelerini sağlar.

Tüm çocuklar için ortak olan bir başka ihtiyaç ise mahremiyet kavramının sağlıklı biçimde inşa edilmesidir. Ebeveynler, çocuklarına küçük yaşlardan itibaren bedenlerinin kendilerine ait olduğunu, kimsenin onlara istemedikleri bir temasta bulunamayacağını, hem dokunmanın hem de duygusal yaklaşmanın sınırları olduğunu öğretmelidirler. Bu mesajlar, ergenlikte daha soyut konulara geçildiğinde güçlü bir temel oluşturur. Özellikle içinde bulunduğumuz dijital çağda uygunsuz fotoğraf paylaşımı, dijital flörtleşme, sosyal medyada cinsellik algısı gibi konular da ergenlerin hayatının bir parçası hâline gelmiştir. Ebeveynlerin bu dijital gerçeklikten uzak kalmadan, tehdit edici değil rehberlik edici bir dil kullanarak bu konulara değinmeleri önemlidir.

Bir diğer önemli nokta da, bu konuşmaların yalnızca anne ya da yalnızca babanın sorumluluğunda olmamasıdır. Her iki ebeveynin de sürece dahil olması, çocuğun ebeveyn rollerini daha bütünlüklü bir şekilde anlamasına ve cinselliği sadece kadınlara ya da erkeklere ait bir konu değil, insan olmanın bir parçası olarak görmesine yardımcı olur. Elbette her aile yapısı farklıdır; çocuğunu yalnız büyüten bir ebeveyn de bu süreci güvenli ve sağlıklı bir şekilde yönetebilir. Önemli olan, konuşmaların cinsiyet temelli katı rollerle sınırlı kalmadan, bireysel gelişim ve karşılıklı saygı temelinde şekillenmesidir.

Sonuç olarak, ebeveynler çocuklarıyla cinsellik hakkında konuşurken ne kadar açık, duyarlı ve güvenli bir alan yaratırlarsa, çocuklar da o kadar rahat, bilinçli ve sağlıklı bireyler hâline gelirler. Cinsellik konuşmaları, sadece “cinsellik hakkında konuşmak” değildir; çocuğa "sen değerlisin", "bedenin sana ait", "duyguların önemlidir" ve "ne zaman istersen konuşabiliriz" mesajını vermektir. Bu da, çocuğun gelişim sürecinde kendisini yalnız hissetmemesi, yanlış bilgiye ya da zararlı deneyimlere karşı savunmasız kalmaması için çok güçlü bir koruyucu faktördür.

Ergenlerle iletişim kurmak konusunda daha fazla ve derinlemesine bilgi edinmek isterseniz, uluslararası eğitmen ve Synergetic Oyun Terapisi'nin yaratıcısı Lisa Dion’un Güvenli Yuva Konferansı’nda yapmış olduğu sunumu izleyebilirsiniz. Alanında uzman eğitmen, araştırmacı ve klinisyenlerin yer aldığı bu özel etkinliğin tüm oturumları kayıt altına alındı ve dilediğiniz zaman izleyebilmeniz için çevrim içi erişime açıldı. psikolojistanbul.com/shop adresinden Evde Psikoloji içeriklerimize ulaşabilirsiniz. 

Bu yazı Zeynep Koçlu tarafından hazırlanmıştır ve tüm hakları saklıdır. Her türlü soru görüş ve önerileriniz için: zeynepkoclu@psikolojistanbul.com