Pi BLOG

Toksik Maskülinite ve Etkileri

Toksik Maskülinite: İçselleştirilmiş Cinsiyet Rolleri ve Toplumsal Etkileri

 

Toplumların tarih boyunca oluşturduğu cinsiyet rolleri, bireylerin kimliklerini ve davranışlarını belirlemekte büyük rol oynar. İçselleştirilmiş cinsiyet, bireyin çocukluktan itibaren maruz kaldığı toplumsal cinsiyet normlarını bilinçli ya da bilinçsiz şekilde benimseyerek kendi kimliğini bu normlara uygun şekilde inşa etmesidir. Erkekler için bu süreç, genellikle toksik masküliniteyi doğurur. Toksik maskülinite, erkeklerden sert, rekabetçi, baskın ve duygusuz olmalarının beklenmesini teşvik eden bir anlayıştır. Bu normlar, erkekleri belirli kalıplara hapsederek hem bireysel psikolojik sorunlara hem de toplumsal eşitsizliklere yol açabilir.

 

İçselleştirilmiş Cinsiyet ve Toksik Maskülinite: Nasıl Bağlantılı?

 

Toplumun kadınlık ve erkeklik rollerine dair beklentileri bireylerin bilinçaltına işleyerek, onların kimliklerini şekillendirir. Küçük yaşlardan itibaren "erkek adam ağlamaz", "duygularını belli etme" gibi söylemlerle büyüyen erkek çocukları, zamanla duygusal bastırmayı bir norm olarak kabul eder. Bu durum, erkekliği şefkat ve empati yerine; sertlik, rekabet ve güç gösterisiyle tanımlayan bir algının yerleşmesine neden olur. Bu nedenle, toksik maskülinite, içselleştirilmiş cinsiyet rollerinin en belirgin yansımalarından biridir. Zamanla, bireysel mutluluğun ötesinde, sosyal ilişkileri, iş hayatını ve toplumsal eşitliği etkileyen büyük bir sorun haline gelir. 

 

Bugün Toksik Maskülinite Hayatlarımızı Nasıl Etkiliyor?

1. Psikolojik Sağlık Üzerindeki Etkiler

Erkeklerden güçlü ve “duygusuz” olmaları beklenirken, bu durum onların yalnızlaşmasına, öfke patlamalarına ve içsel çatışmalara sebep olabilir.  Dünya Sağlık Örgütü'ne (WHO) göre, erkeklerin intihar oranları kadınlara kıyasla daha yüksektir. Bunun temel nedenlerinden biri, erkeklerin duygusal destek aramaktan kaçınmaları ve psikolojik yardım almayı zayıflık olarak görmeleridir. Ayrıca fiziksel sağlık da bu algıdan etkilenebilir. "Güçlü olmalısın" baskısı nedeniyle erkekler, hastalıklarını ve sağlık sorunlarını görmezden gelebilir, doktora gitmelerini bile ertelemelerine sebep olabilir.

 

2. Sosyal İlişkiler Üzerindeki Etkileri

Toksik maskülinite, erkeklerin empati kurmalarını ve duygusal bağlar geliştirmelerini zorlaştırabilir. İlişkilerde dominant ve baskın olma ihtiyacı, sağlıklı iletişimi engelleyerek duygusal mesafeye ve çatışmalara yol açabilir. Romantik ilişkilerde olduğu gibi, erkekler arası dostluklarda da duygusal açıklık zayıflık olarak algılanabilir. Bu durum, erkeklerin yalnızlaşmasına ve destek mekanizmalarından uzak kalmasına neden olabilir. 

3. Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Üzerindeki Etkileri

Toksik maskülinite, toplumsal cinsiyet eşitliğinin önünde büyük bir engel oluşturur. Erkeklerin güç ve liderlikle, kadınların ise duygusal ve destekleyici rollerle özdeşleştirilmesi, kadınların iş hayatındaki temsiliyetini ve eşit fırsatlar elde etmesini zorlaştırabilir. Bunun yanında, erkekler için de ev içi sorumluluklar ve çocuk bakımı gibi görevler hala "kadına ait işler" olarak görülmektedir. Bu anlayış, erkeklerin aile içinde daha fazla sorumluluk almasını engelleyerek, toplumsal eşitsizliği daha da derinleştirir.

Gelecekte Bizi Ne Bekliyor?

Toksik masküliniteye dair farkındalığın artması, toplumda köklü değişimlere yol açabilir. Ancak, eğer bu dönüşüm sağlanamaz ve toksik maskülinite baskın bir toplumsal norm olarak devam ederse, bunun bireysel ve toplumsal düzeyde ciddi olumsuz sonuçları doğuracağından söz edebiliriz.

Cinsiyet normalarına dair farkındalığın arttığı bir senaryoda erkeklerin duygusal açıklık göstermesi ve empatiyi daha fazla ifade etmesi teşvik edilebilir. "Güçlü erkek" kavramı, fiziksel sertlik yerine duygusal dayanıklılık ve psikolojik esneklikle ilişkilendirilebilir. Erkeklerin çocuk bakımına, ev işlerine ve aile içi sorumluluklara daha fazla katılım göstermesi sağlanabilir. Tersine, olumsuz bir senaryoda erkekler üzerindeki duygusal baskı daha da güçlenebilir, psikolojik sağlık sorunlarını dile getirmekte zorlanmaya devam edebilirler ve intihar oranları daha da yükselebilir.

 

İyi haber ise bu olumsuz gidişatı önlemek mümkün ama çok katmanlı bir değişim bu yüzden hepimize de çok rol düşüyor. Olumlu senaryoların gerçekleşmesi için zaman ve toplumsal çabaya ihtiyacımız var. Peki toksik masküliniteden nasıl kurtulabiliriz? Başka nelere ihtiyaç var gelin birlikte inceleyelim.

 

Öncelikle farkındalık ve eğitim önemli bir başlangıç adımıdır. Toplumsal cinsiyet normlarının sorgulanması ve farkındalığın artırılması, erkeklerin duygularını ifade etmelerini normalleştirerek toksik maskülinitenin etkilerini azaltabilir. Bu dönüşümün gerçekleşebilmesi için alternatif erkeklik modellerinin yaygınlaştırılması, erkekliğin şiddet, baskı ve rekabet yerine empati, dayanışma ve duygusal açıklık ile tanımlanmasını teşvik etmelidir. Aynı zamanda, medya ve kültürün dönüştürücü gücü kullanılarak, geleneksel baskın erkek figürleri yerine, farklı ve kapsayıcı erkeklik modellerine daha fazla yer verilmelidir. Destekleyici sosyal yapılar oluşturularak, erkeklerin psikolojik destek alması teşvik edilmeli ve duygusal destek aramanın zayıflık değil, aksine bir güç göstergesi olduğu vurgulanmalıdır. Bunun yanında, dil kullanımı toplumsal algıları şekillendiren güçlü bir araçtır. “Erkek adam ağlamaz” gibi söylemler yerine, bireylerin özgürlüğünü ve duygusal sağlığını destekleyen bir dilin yaygınlaştırılması, toplumsal dönüşüm için kritik bir adımdır.

 

Unutmayın geleceği bizler şekillendiriyoruz. Toksik maskülinite, bireylerin hayatlarını doğrudan etkileyen önemli bir toplumsal olgudur. Eğer erkeklik algısı, güç ve baskı üzerine değil; empati, anlayış ve bireysel özgürlük üzerine şekillendirilirse, toplumun her kesimi bu değişimden olumlu etkilenecektir. Bugün yapacağımız değişiklikler, gelecek nesiller için daha sağlıklı ve eşitlikçi bir toplum yaratacaktır. Birey olarak yapacağımız küçük değişiklikler, toplumsal dönüşümün temelini oluşturacaktır.


Bu yazı Uzm. Psk. Merve Ağırbaşlı tarafından hazırlanmıştır ve tüm hakları saklıdır. Her türlü soru görüş ve önerileriniz için: merve@psikolojistanbul.com