Pi BLOG

Çocukluk Örselenmeleriyle Çalışmak

Çocukluk örselenmeleriyle çalışmanın en temel sorumlulukları; duygusal, fiziksel, cinsel taciz, ihmal ve benzeri durumların tespit edilmesini, uygun yetkililere bildirilmesini ve bu süreçte gizlilik ilkesinin doğru şekilde kullanılmasını kapsamaktadır. Bu nedenle çocukla çalışan her terapist mutlaka bu durumlarda dikkat etmesi gereken uyarı işaretlerini, ihbar süreçlerini ve gizlilik ilkesinin sınırlarını iyi tanımalıdır.

Çocukluk Örselenmeleri 


Çocukluk döneminde yaşanan örselenmeler, ilerleyen yaşlarda depresyon, anksiyete, travma sonrası stres bozukluğu (TSSB), düşük benlik saygısı ve ilişki sorunları gibi çeşitli zorluklarla kendini gösterebilmektedir. Bunlara ek olarak çocuklukta yaşanan travmaların davranışsal sonuçları arasında öfke kontrol problemleri, madde kullanımı, kendine zarar verme eğilimleri ve sağlıksız ilişki kalıpları bulunmaktadır.
Çocukken deneyimlenen travmanın davranışsal etkileri olduğu kadar biyolojik etkileri de vardır. Yaşanan sürekli travma nedeniyle beynin stresle ilişkili bölgelerinde yapısal ve işlevsel değişiklikler meydana gelebilmektedir. Özellikle hipokampus, amigdala ve prefrontal kortekste görülen değişimler, bireyin duygu düzenleme becerilerini olumsuz etkileyebilmektedir. Bu nedenle çocuklarla çalışan bireylerin örselenme işaretlerini tanıyabilmeleri ve erken müdahalede bulunmaları hayati önem taşımaktadır.

Örselenme Çeşitleri

Her ne kadar en sık bildirilen çocukluk örselenmeleri cinsel ve fiziksel taciz olsa da başka örselenme türlerini ve özelliklerinin iyi tanınması, onlara müdahale etmenin temelini oluşturmaktadır. Çocuklarda bildirilen en yaygın örselenme türleri arasında fiziksel istismar, duygusal istismar, cinsel istismar, ihmal, akran zorbalığı, dijital istismar ve madde bağımlılığı bulunmaktadır.

  • Fiziksel İstismar: Çocuğun kasıtlı olarak fiziksel zarara uğratılmasıdır. Vurma, yakma, sarsma gibi fiziksel şiddet içeren davranışlar bu kategoridedirler. Çocuklarda açıklanamayan morluklar, kırıklar veya korkulu davranışlar gibi belirtiler görülebilmektedir.
  • Duygusal İstismar: Çocuğun sürekli olarak küçümsenmesi, tehdit edilmesi veya duygusal olarak ihmal edilmesi anlamına gelmektedir. Aşağılayıcı sözler, reddedilme, aşırı eleştiri ve sevgisiz bir ortamda büyüme gibi durumlar çocuğun benlik saygısını ve duygusal gelişimini olumsuz etkilemektedir.
  • Cinsel İstismar: Çocuğun yaşına uygun olmayan cinsel içerikli davranışlara maruz kalmasıdır. Fiziksel temas içerebilir (taciz, tecavüz) veya içermeyebilir (müstehcen görüntü izletme, teşhircilik). Bu tür istismar çocuklarda yoğun utanç, korku, kabuslar ve cinsel davranışlarda anormallik gibi belirtiler gösterebilmektedir.
  • İhmal: Çocuğun temel fiziksel, duygusal veya eğitsel ihtiyaçlarının kasıtlı olarak karşılanmamasıdır. Beslenme, barınma, tıbbi bakım veya duygusal destekten yoksun bırakılan çocuklarda gelişimsel gerilik, sağlık sorunları ve sosyal uyum zorlukları görülebilmektedir.
  • Akran Zorbalığı: Çocuğun yaşıtları tarafından sürekli olarak fiziksel, sözlü veya psikolojik şiddete maruz kalmasıdır. Zorbalık; çocuklarda özgüven kaybına, akademik başarısızlığa ve sosyal izolasyona neden olabilmektedir. Fiziksel saldırılar, alay edilme, tehdit edilme ve dışlanma gibi şekillerde ortaya çıkabilmektedir.
  • Dijital İstismar: Çocuğun internet ve sosyal medya aracılığıyla kötüye kullanılmasıdır. Siber zorbalık, cinsel içerikli mesajlara maruz kalma veya özel bilgilerin izinsiz paylaşılması gibi durumları kapsamaktadır. Dijital istismara uğrayan çocuklar anksiyete, depresyon, sosyal çekilme ve intihar düşünceleri geliştirebilmektedirler.
  • Madde Bağımlılığı: Çocuğun erken yaşta uyuşturucu, alkol veya sigara gibi zararlı maddelerle tanışması ve bunlara bağımlı hale gelmesidir. Çocuklar genellikle aile içi ihmal, akran baskısı veya travmatik yaşantılar nedeniyle madde kullanımına yönelmektedirler. Madde bağımlılığı; bilişsel gerilik, davranışsal bozukluklar ve akademik başarısızlık gibi ciddi sonuçlara yol açabilmektedir.

Çocukluk Örselenmelerinin İşaretleri


1) Fiziksel Uyarı İşaretleri:
  • Açıklanamayan morluklar, yanıklar veya kesikler
  • Farklı aşamalarda iyileşen yaralar
  • Kırıklar veya iç organ hasarına işaret edebilecek belirtiler
  • Çocuğun vücudunun belirli bölgelerini sürekli örtmeye çalışması
2) Duygusal ve Davranışsal Uyarı İşaretleri:
  • Yoğun kaygı, depresyon veya düşük benlik saygısı
  • Yaşına uygun olmayan cinsel bilgi veya davranışlar
  • Aşırı uyumluluk ya da aşırı saldırganlık
  • Evden kaçma girişimleri veya intihar düşünceleri
3) Aile ve Sosyal Çevre ile İlgili Uyarılar:
  • Çocuğun bakımını üstlenen kişinin çocuğa karşı aşırı sert, küçümseyici veya kayıtsız tutumları
  • Ebeveynin çocuğun yaşadığı fiziksel veya duygusal sorunları inkâr etmesi veya önemsememesi
  • Çocuğun okula düzenli gitmemesi veya sürekli sağlık problemleri yaşaması
Bu durumda kapsamlı bir psikososyal değerlendirme yaparak aileyi de terapi sürecine dahil etmek oldukça önemlidir. Aile dinamikleri, akran ilişkileri, akademik performans ve geçmiş travmalar gibi çeşitli faktörlerin dikkate alındığı bu değerlendirmede ebeveynlerin de bilinçlendirilmeleri, travma sonrası çocuklarıyla nasıl iletişim kuracaklarını ve destekleyici bir ortam oluşturmayı öğrenmeleri, çocuğun terapi ve terapi sonrası süreçlerinde olumlu bir etkiye sahip olacaktır.

Gizlilik İlkesinin Sınırları ve Bildirim Yükümlülüğü

Terapötik süreçte gizlilik ilkesi büyük önem taşımaktadır. Ancak, bu ilke çocuğun güvenliğini tehdit eden durumlar karşısında sınırlanabilir. Terapistler, gizlilik ilkesinin sınırlarını iyi bilmeli ve hangi durumlarda ihbar zorunluluğu doğduğunu anlamalıdırlar.

Aşağıdaki durumlarda, terapistlerin gizlilik ilkesini bir kenara bırakarak yetkili mercilere bildirimde bulunması gerekmektedir:
  • Çocuk istismarı veya ihmali şüphesi
  • Çocuğun kendine zarar verme eğiliminde olması
  • Çocuğun üçüncü bir kişiye zarar verme tehdidinde bulunması
  • Aile içi şiddet veya cinsel istismar iddiaları

Hangi Yetkililere ve Nasıl Bildirim Yapılmalıdır?


Terapistler, çocuk koruma yasalarına ve ülkesel düzenlemelere bağlı olarak aşağıdaki yetkililere ihbarda bulunmalıdırlar:
  • Çocuk Koruma Hizmetleri (Çocuk Esirgeme Kurumu vb.): Çocuğun ihmal edildiğine, fiziksel veya duygusal istismara uğradığına dair şüphe varsa, çocuk koruma hizmetlerine ihbarda bulunulmalı ve çocuğun güvenliği için gerekli yasal süreçler başlatılmalıdır. Bu kurumlar, çocuğun korunmasını sağlamak amacıyla aile ile görüşebilir, geçici koruma tedbirleri alabilir ve çocuğun refahını değerlendirecek uzmanlar görevlendirebilmektedirler.
  • Polis veya Savcılık: Fiziksel, cinsel veya ağır duygusal istismar gibi acil müdahale gerektiren durumlarda, polis veya savcılığa başvurulmalı ve çocuğun güvenliği için hızlı koruma tedbirleri alınmalıdır. Adli makamlar, olayın ciddiyetini değerlendirerek fail hakkında soruşturma başlatabilir ve çocuğun korunmasını sağlamak amacıyla hukuki işlemleri yürütebilmektedirler.
  • Okul veya Sosyal Hizmet Uzmanları: Çocuğun davranışlarında ani değişiklikler, okula devamsızlık veya duygusal sıkıntılar gözlemlendiğinde, okul rehberlik birimleri ve sosyal hizmet uzmanları bilgilendirilmeli, çocuğun durumu değerlendirilerek destekleyici müdahaleler planlanmalıdır. Bu uzmanlar, çocuğun güvenliğini sağlamak için aileyle görüşebilir, sosyal destek sağlayabilir ve gerektiğinde hukuki süreçlerin başlatılmasına yardımcı olabilirler.
  • Sağlık Kurumları: Çocukta fiziksel istismar belirtileri (morarma, kırık, yanık vb.) tespit edildiğinde veya cinsel istismara dair fiziksel bulgular mevcutsa, tıbbi muayene ve adli rapor hazırlanması için hastanelere veya sağlık kurumlarına yönlendirilmelidir. Sağlık profesyonelleri, tıbbi değerlendirme yaparak istismarın boyutunu belirleyebilir ve gerektiğinde ilgili makamları bilgilendirerek hukuki sürecin başlatılmasına katkıda bulunabilmektedirler.

Terapistlerin Kendilerini Koruma Yöntemleri

Çocuk istismarcılarına karşı ihbar mekanizmalarını harekete geçirmek bazen terapistler için riskler taşıyabilmektedir. Bu nedenle, terapistlerin kendilerini yasal ve profesyonel açıdan güvenceye almaları için şu adımları atmaları önemlidir:
  • Tüm görüşmeleri detaylı bir şekilde belgelemek.
  • İlgili yetkililerle resmi yazışmalarda bulunmak.
  • Mesleki destek almak ve süreci bir meslektaşıyla değerlendirmek.
  • Gerekirse hukuki danışmanlık hizmetlerinden yararlanmak.
Çocukluk örselenmesiyle çalışan terapistler; uyarı işaretlerini tanımalı, gizlilik ilkesinin sınırlarını bilmeli ve etik çerçevede ihbar yükümlülüklerini yerine getirmelidirler. Terapistlerin bu süreçte bilinçli ve sorumlu hareket etmeleri, çocukların korunmalarını sağlamak açısından büyük önem taşımaktadır. Bu nedenle, her terapist çocuk koruma yasalarını ve raporlama süreçlerini iyi bilmelidir.

Bu yazı Zeynep Koçlu tarafından hazırlanmıştır ve tüm hakları saklıdır. Her türlü soru görüş ve önerileriniz için: zeynepkoclu@psikolojistanbul.com